Son Dakika
Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil Milli Muharip Uçak (MMU) ve diğer projelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Kotil, “5’inci nesil Türk savaş uçağı projesi MMU, savunma sanayii ile uzaktan yakından ilgilenen herkes için heyecan yaratan, çok büyük fırsatlar barındıran Türkiye’nin en büyük savunma sanayii projesidir. Milli Muharip Uçak ile ülkemiz farklı bir konum ve seviyeye çıkacak.” dedi.
Yerlilik yüzde 70’lerde
Türkiye’nin son dönemlerde savunma sanayiinde önemli bir atılım içinde olduğunu görüyoruz. Bu gelişmeyi neye bağlıyorsunuz?
Savunma sanayimiz son 20 yılda devletimizin sağladığı kaynaklar, başta Sayın Cumhurbaşkanımızın yerli ve milli olanaklar ile ürün geliştirilmesi konusunda kararlı ve istikrarlı duruşu ile kendisine direk bağlı Savunma Sanayii Başkanlığımızın ekosisteminde istikrarlı bir yükseliş gösterdi. Bugün yerlilik oranımız yüzde 70’lere ulaştı ve en kritik zamanlarda geliştirilen ürünler çok büyük roller üstlendi. Ülkemizin savunma sanayiinde gösterdiği atılımlar uluslararası alanda başarı göstergesi sayılan raporlara da olumlu yansıdı. Dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen “Defense News Top 100”deki Türk şirketi sayısı 7’ye yükseldi. TUSAŞ olarak biz de 16 sıra yükselerek 53’üncü sırada yerimizi aldık. Daha önce savunma ve en önemlisi havacılık alanında üretim gücümüz özgün ürünlere dönük değildi. 20 yılda gösterilen kararlı tutum neticesinde üretim oranları yerlilikle birlikte eşgüdümlü bir şekilde arttı. TUSAŞ olarak biz de ürettiğimiz ürünler, geliştirdiğimiz projeler ile atılımlarımızı önemli ölçüde sürdürdük. İnsan kaynaklarından, ihracata, özgün üretim kabiliyetimizden, yapısal parça üretimimize kadar ülkemizi hak ettiği yerlerde konumlandırmak için çalışıyoruz.
Kompozit yatırımı bitiyor
TUSAŞ, bugüne kadar hangi projelere imza attı? Devam eden projeleriniz neler? En kısa vadede devreye alınacak, Türkiye’yi heyecanlandıracak hangi projeler var?
Uzay, uçak ve İHA sistemleri, Milli Muharip Uçak ve helikopter gruplarımızın çalışmaları devam ediyor. Şirketimizin lokomotifi olarak adlandırdığımız uçak yapısalları parça üretim faaliyetlerimiz de yeni nesil teknolojilere ve üretim fazlarına adapte olarak gelişiyor. Yaklaşık 100 bin metrekare kapalı alana sahip yeni kompozit yatırımımızı tamamlamak üzereyiz. Boeing ve Airbus’a ürettiklerimiz dışında uçak ve helikopter hava araçlarının yapısal parçalarının üretileceği tesis ile dünyadaki hava yapısalları kompozit ihtiyacının yüzde 2’sini karşılayacağız.
Ülkemizin güvenliğine doğrudan katkı sağlamaya devam eden ANKA’larımızın teslimatlarına devam ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerimize 25 adet teslim ettik. ANKA’mızı baz alarak 17 ay gibi kısa sürede ilk uçuşunu yapan ANKA-2 AKSUNGUR’un test faaliyetleri devam ediyor. Özellikle son günlerde test faaliyet etkisini iyice artıran AKSUNGUR önce 49 saat havada kalarak, 12 adet MAM-L ise 28 saat uçarak çalışmalarımızda ne kadar kararlı olduğumuzu kanıtladı. Helikopter üretimlerimizde ise bu denli alternatif helikopter üretimine sahip dünyada sayılı şirketler arasındayız. T129 ATAK ile başlayan helikopter üretim maceramız bugün özgün olarak Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri ve GÖKBEY gibi ürünlerin oluşmasına sebep oldu. Geçtiğimiz yıl 57. ATAK helikopterini Silahlı Kuvvetlerimize teslim ettik. İlk uçuşunu gerçekleştirdiğimiz GÖKBEY’in test süreçleri devam ediyor. Havacılıkta önemli bir yere sahip olan sertifikasyon uçuşunun ilkini geçtiğimiz yıl tamamladık. En yakın zamanda ise seri üretime geçmesini öngörüyoruz.
HÜRJET’te ise bu yıl gövdesi motoru takılmış bir şekilde görülebilecek, tüm bu değerli projelerimizin yanında ülkemizin bekasını oluşturan bir proje daha var: Milli Muharip Uçak projemiz. TSK envanterindeki F-16’ların kademeli olarak yerini alacak proje ile Türkiye, dünyada ABD, Rusya ve Çin’den sonra 5’inci nesil bir muharip uçağı üretebilecek alt yapı ve teknolojiye sahip ülkelerden biri olacak. 5’inci Nesil Türk Savaş Uçağı projesi MMU, savunma sanayii ile uzaktan yakından ilgilenen herkes için heyecan yaratan, çok büyük fırsatlar barındıran Türkiye’nin en büyük savunma sanayii projesidir. Milli Muharip Uçak ile ülkemiz farklı bir konum ve seviyeye çıkacak.
Ülkemizin bekasına hizmet asıl motivasyon kaynağımız
10 yıldan fazla bir süre THY gibi bir Türkiye ve dünya markası kuruluşun başında bulunmuş, bugün TUSAŞ gibi Türkiye’nin geleceğinde çok kritik rol üstlenmiş bir kurumu yöneten kişi olarak okurlarımız için bir ufuk turu yapsanız neleri öne çıkarırsınız?
THY gibi dünya markası bir şirketin başında olmak gurur vericiydi. Oradaki tüm çalışma arkadaşlarıma da bu vesileyle bir kez daha emekleri için teşekkürlerimi sunuyorum, başarılarının daim olmasını diliyorum. Açıkçası THY’de büyük işler yaptık ve 6 kat büyüme nasip oldu, devletimiz de destek politikaları ile her zaman bizleri destekledi. Ancak TUSAŞ’ı biraz daha farklı görüyorum. Yönetici olarak TUSAŞ motivasyonum biraz daha farklı diyebilirim. Uzun vadeli, emek ve sabır isteyen süreçleri yönetirken çalışanlarımızın motivasyonlarını ve cesaretlerini üst düzeyde tutmak benim için her zaman büyük önem taşıyor. Ülkemizin bağımsızlığına ve bekasına hizmet edecek geleceğini oluşturacak projelerimiz başlı başına bir motivasyon kaynağı olmakla birlikte başarıya birlikte hareket ederek ulaşabileceğimize inanmak çok önemli.
MMU için 2 yıl kaldı
Avrupa’nın en iyi savaş uçağı olacağını söylediğiniz “Milli Muharip Uçağı” projesinde son durum nedir?
Evet, bizim 30 yılımız yok. Hatta 18 Mart 2023 hangar çıkışına kadar bugün itibariyle 2 yılımız kaldı. Devletimiz bize böylesine önemli bir proje verdi. Biz gururla ülkemizin bekasını oluşturacak bu projeyi göğüslüyoruz. TUSAŞ olarak ülkemiz için ne gerekiyorsa yapmaya da hazırız. Çalışma azmimizi şu şekilde belirtmek isterim: En alt kademeden, mühendisine, teknisyeninden, idari uzmanlarımıza kadar TUSAŞ Ailesinin kalbi bu proje için çarpıyor. MMU projesi oluşturacağımız ekosistem ve yetişmiş insan kaynağımızla hayat bulacak. Bu yıl projenin tasarım faaliyetlerine devam edeceğiz. 2021 son çeyreğinde ön tasarım aşamasının ilk gözden geçirmelerini yapacağız. Ayrıca rüzgar tüneli testleri son sürat devam ediyor.
Teknolojide ‘birlikte yaratma’ yaygınlaşır
Türkiye teknoloji geliştirme konusunda önemli adımlar atsa da teknoloji transferine ihtiyacı var. Önümüzdeki dönemde teknoloji transferi kolaylaşacak mı zorlaşacak mı?
Teknoloji transferinin kolaylaşacağını öngörüyoruz. Pandemi dönemi tüm oyunları değiştirdi. Teknolojik olarak çok gelişmiş ülkelerde bile yenilikçi Ar-Ge çalışmalarının finansal bazı kısıtlar nedeniyle aksadığını görüyoruz. Bu nedenle piyasanın, Ar-Ge ve teknoloji ekosisteminin canlanması için işbirliklerinin, teknoloji transferlerinin daha çok artacağını öngörüyoruz. Co-creation (birlikte yaratma) gibi kavramların daha da yaygınlaşacağına inanıyoruz. Buna karşın siyasi ve ekonomik gelişmelerin çeşitli kısıtlamalar yaratması kritik teknoloji alanlarında transferde sıkıntı yaratabilir. Bu alanlar tespit edilerek ilgili konularda Ar-Ge çalışmaları yoğunlaştırılmalı.
‘Elektrikselleşme’yi hava’ya da taşıyacağız
Dünyada “Sanayi 5.0” konuşulmaya başlandı. AB, “insan merkezli ve sürdürülebilir sanayi için yeşil ve dijital teknolojilerle dönüşümü hedefleyen Sanayi 5.0 stratejisi”ni 7 Ocak’ta duyurdu. Türkiye sanayinin de rekabet gücünü yükseltmek için hızla teknolojik dönüşüme ihtiyacı var. Bu dönüşümde TUSAŞ’ın, savunma sanayinin katkıları neler olabilir?
Aslında biz MMU gibi projeler yaparken bir yandan da ülkemizin teknolojik yatırımlarının da farklı bir konumda olmasını sağlıyoruz. Özellikle ileri teknoloji gerektiren havacılık alanında gerçekleştirilen projelerin hayata geçirilmesi teknolojik rekabette sizi bir adım öne geçirebiliyor. Biz günümüz teknolojilerinin dışında yenilikçi ve yıkıcı teknolojileri çalışması için kurulan merkezlerimiz ile şimdiye kadar üretilmesi mümkün olmayan tasarımların eklemeli imalat teknolojisi ile üretmek yanında maliyet düşürmeyi, nano teknolojileri kullanıp kompozit malzemelerimize ve kaplamalarımıza kritik fonksiyonlar kazandırabilmeyi hedeflemekteyiz. Yine havacılık üretim sektörünü değiştirecek termoplastik malzemesinin üretim ve şekillendirme kabiliyeti kazanıp pazar payımızı artırmayı, otomobil sektöründeki elektrikselleşmeyi havacılık sektörüne de taşımayı, kendi simülasyon kodlarımızı geliştirerek tasarım gücümüzü artırmayı amaçlamaktayız. Dünya pazarında ürünlerimize orta ve uzun vadeli önemli avantajlar sağlayacak olan özel teknoloji merkezleri bu bakımdan çok önemli. TUSAŞ sahip olduğu İleri Malzeme Proses ve Enerji Teknolojileri Merkezi, Eklemeli İmalat Teknolojileri Merkezi, İleri Kompozitler Teknoloji Merkezi, Fonksiyonel Saydamlar ve Kaplamalar Açık Kaynak Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği Teknoloji Merkezi, Özgün Mühendislik Araçları Teknoloji Merkezi, Gelişmiş Hava Araçları Konseptleri Teknoloji Merkezi, Döner Kanat Teknoloji Merkezleri ve güçlü araştırma kadrosu ile teknolojik dönüşümde sektöre katkılarını sürdürecek.
100’e yakın ‘yardımcı sanayi’ ile çalışıyoruz
TUSAŞ kaç tedarikçi ile çalışıyor. Tedarikçi firmalarının seçimi nasıl gerçekleşiyor? TUSAŞ, tedarikçilerin üretim ve teknoloji çıtasını yukarı taşıma için neler yapıyor?
Şirketimiz özgün ürünlerimiz ve dünya devi şirketler için ürettiğimiz yapısal parçaların üretiminde 100’e yakın yardımcı sanayi firması ile birlikte çalışıyor. Tedarikçi seçimimizi web sitemiz üzerinden oluşturduğumuz portal üzerinden, savunma sanayi alanında faaliyet gösteren şehir kümelenmeleri görüşmelerimiz, Savunma Sanayii Başkanlığımızın koordinesi ile gerçekleştirilen sanayi odaları ziyaretleri ve yine Başkanlığımız tarafından yürütülen EYDEP programı kapsamında gerçekleştiriyoruz. İşbirliğinde bulunduğumuz tedarikçi firmalarımızın, yerlileştirme kapsamında ürün geliştirme noktasında kendilerini geliştirmeleri için saha mühendisliği desteği sağlıyor, ayrıca TUSAŞ Akademi’de eğitimler veriyoruz.
Ülkenin alım gücünün devreye girmesi teknolojiyi yukarı taşıyor
Özel sektörün katma değeri daha yüksek, teknolojisi yüksek ürünlere daha fazla yönelebilmesi için “ülkenin alım gücünün harekete geçirilmesi” konusunda neler yapılabilir?
Ülkenin alım gücünün devreye girmesi yurt dışına bağımlı olmamıza neden olan kritik teknolojilerin yurt içinde yerli ve milli olarak üretilmesini sağladığı için çok önemli. Özellikle savunma sanayinde, teknolojiyi geliştiren ülkeler kısıtlayıcı düzenlemeler ile özgün olarak üretilen savunma sistemlerinin yeni pazarlara açılması ve idame ettirilmesi faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle ülkenin alım gücünün devreye girerek katma değeri yüksek teknoloji alanlarında yerlileştirme ve millileştirme çalışmalarının desteklenmesi ve artırılması uygun olacaktır. Ayrıca ilgili yatırımların fizible olması için tüm sektörlerin ihtiyaçlarının konsolide edilmesi ve odaklanılacak konuların belirlenmesi için önceliklendirme yapılması gerekiyor. Bunun yanında sürdürülebilirliği temin etmek için benzer teknolojik ihtiyaçların yerlileştirme ve millileştirme çalışmasıyla kabiliyet kazanan teknoloji odağına yönlendirilmesi de kritik. Bu çalışmalar sonucunda dışa bağımlılığımız azalacak, ülke içinde kabiliyet kazanan firmalar yurt dışı pazarlarında pay bularak yüksek katma değerli ürün ihracatı gerçekleştirebilecekler.
Mühendisler için burada ‘özgürlük’ var
TUSAŞ’ta siz göreve başladığınızda çalışan sayısı 5 bin idi. Bunların 1200’ü mühendisti. Şimdi çalışan sayınız 10 bini buldu. Mühendis sayısı da 3 bin 500’e çıktı. Kadrodaki bu büyümeyi nasıl yönettiniz?
En büyük servetimiz insan kaynağımız, bugün burada Türkiye’nin en büyük projelerinde çalışan arkadaşlar, yarın edindikleri tecrübeler ile hayalini bile kuramadığımız işlere imza atacaklar. Türkiye’nin bekası olarak adlandırdığımız Milli Muharip Uçak için çok fazla mühendise ihtiyacımız var. Şu an 3 bin 500 olan mühendis sayımız ile bu kadar projeyi tamamlamamız çok zor. Uluslararasında lider konumdaki firmaların mühendis sayısına baktığımızda bu rakamlar 50 bin civarında. Bizim ise tüm çalışma arkadaşlarımızın sayısı henüz 10 bine yaklaştı. Yurt dışından tecrübeli mühendisleri bünyemize katmak için çok geniş kapsamlı araştırmalar yapıyoruz ve katıyoruz da. MMU için bir mühendis en az 10 yıl o projede çalışmalı ki ondan sonra gelecek olan genç nesile bilgi aktarımını sağlıklı bir şekilde yapabilsin. Mühendisleri ekibimize dahil ederken öncelikle geçmiş tecrübesi ve akademik başarılarını göz önüne alıyoruz. Ayrıca mühendislik eğitimi alan son sınıf öğrencilerini dahil ettiğimiz SKY Stajyer Mühendislik Programımız çok yoğun talep görüyor. Bu arkadaşları biz 2 sene boyunca haftada 1 veya 2 gün fabrikamızda tecrübeli mühendislerimiz ile buluşturuyor, uzman mühendislerimizden mentorluk desteği almalarını sağlıyoruz. Genç mühendis arkadaşlarımızın TUSAŞ’ta çalışmak için birçok güzel nedeni var. Yaratıcılıkları için sunduğumuz özgür ortam ile birlikte ülkemizin vizyon projelerinde görev alma olanağı vadediyoruz.
Teknoloji ‘kısır’ olsa proje sayısı 700’e çıkamazdı
Türkiye’nin savunma sanayinin “kısır teknoloji” transferi yaptığı, transfer edilen teknolojinin de kamu vakfı kuruluşlarına hapsedildiği, dolayısıyla Türkiye sathına yayılmadığı eleştirileri söz konusu. Bu eleştirilere için görüşünüzü alabilir miyiz?
Ülkemiz savunma sanayiinin “kısır teknoloji” transferi yaptığı görüşüne kesinlikle katılmıyorum. 20 yıl önce iki elin parmağını geçmeyen savunma sanayi projeleri bugün itibariyle yaklaşık 700’e geldi. Bu tür projeleri “kısır teknolojilerle yapamazsınız. Gelişen ve üreten bir teknoloji altyapısı ile savunma sanayiine her gün daha fazla katma değer sağlayan bir ülke konumuna eriştik.
Malzeme teknolojilerindeki gelişim 10 yıla damga vuracak
Gelecek 10 yılda hem sektörünüzde, hem de genel olarak sizce nasıl bir dünya bizi bekliyor? Bu dünyaya hazır mıyız? Hazır olmak için bugünden atmamız gereken adımlar nelerdir?
Gelecek, bugünden yapılacak olan yatırımlar ile başladı. Özellikle havacılık teknolojileri, hızla değişen adaptasyon mekanizmalarını da iyi kurgulamazsanız zor bir alan. 10 yılda değişen havacılık teknolojilerine bir bakın, bugünden çok daha farklı bir hale geldi. Drone sistemleri, yapay zeka modülleri, artırılmış gerçeklik ile yapılan simülatörler, gerçeğe yakın eğitim amaçlı simülasyonlar gibi birçok teknolojik gelişim oldu. Sektörel olarak, gelecek 10 yıla malzeme teknolojilerindeki gelişimin damga vuracağını düşünüyorum. Biz bu alanda yürüttüğümüz yerli kompozit malzeme geliştirme, eklemeli imalat, yeni nesil termoplastik kompozit ve metal şekillendirme projeleri ile malzeme alanında know-how üretim merkezi olarak çalışıyoruz. Aynı zamanda ulusal ve uluslararası şirketler, üniversiteler ve araştırma merkezleri ile yürüttüğümüz işbirlikleri sonucunda şirketimizi malzeme teknolojileri alanında bir cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz. Teknoloji merkezlerimizde güçlü araştırma kadromuz ile şirketin ihtiyaç duyduğu stratejik teknolojiler üzerine araştırma projeleri yürütüyoruz.
Boeing ile ‘termoplastik’ üretimi için işbirliği yaptık
Yurt dışından teknoloji transferi yapmadan yerli ve milli teknolojik üretim mümkün mü? TUSAŞ için ufukta teknoloji transferine dönük uluslararası bir işbirliği var mı? Teknoloji transferi politikanız ne olacak?
TUSAŞ olarak küresel ölçekte daimi rekabet avantajı sağlamak için teknoloji ve Ar-Ge’yi temel kaldıraç olarak kullandık. Öyle ki, 2020 yılında Ar-Ge yatırımlarımız yüzde 40’ın üzerinde oldu. Bu tür yatırımlar ile de yeni teknolojik ürünler ortaya çıktı. Dünyanın en önemli havacılık markası olan Boeing ile stratejik işbirliğine devam ediyoruz. Boeing ile “termoplastik” üretimi alanında teknolojik işbirliği anlaşması yaptık. Bu tür teknolojik değiş-tokuş ve bilgi akışlarının paylaşılması ile milli teknolojik üretimlerimiz de artacak. Kısacası, havacılık alanında elde ettiğimiz bilgi birikimi ve teknolojik transfer yapısı TUSAŞ’ı üretim konusunda büyük bir avantaja götürdü, konumunda daha da güçlenip söz sahibi olmasını sağladı.
Ar-Ge desteklerinin büyük katkısı var
Türkiye’nin teknoloji atılımında devletin rolü nedir? Teknoloji atılımı için Ar-Ge destekleri gibi destekler yeterli midir? Başka neler yapılması gerekiyor?
Günümüzde küresel rekabetin en önemli unsuru her devletin kendi teknolojisini üretebilmesinden geçiyor. Bu anlayışla devletimiz ülkemizdeki tüm teknoloji odaklarının Ar-Ge, inovasyon ve teknoloji çalışmalarını destekliyor. Bu çalışmaların ilk adımı politika ve stratejileri belirlemekten geçer. Bu kapsamda da ilgili devlet kurumlan üniversite, araştırma merkezleri ve sanayi ile yakın çalışmakta, ülkemizi ileri taşıyacak teknoloji alanlarında teknoloji yol haritaları hazırlayarak, teknolojilerin kazanımı için devlet destekli projelerin başlatılmasını sağlıyor.
Firmaların Ar-Ge çalışmalarının gelişmesinde Ar-Ge desteklerinin büyük katkısı bulunuyor. Bu destek ve teşvikler; şirketlerin Ar-Ge süreçleri ve organizasyonel yapılarının gelişmesine de katkı sağlıyor. “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamle Programı” gibi yeni destek programları inovatif yatırımlar için önemli avantajlar sağlıyor. Halihazırda TBMM gündeminde ele alınmakta olan 5746 Sayılı Ar-Ge ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Kanunu ile 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunun sürelerinin 2023 yılı sonrasında da yürürlükte olacak şekilde uzatılması, bizim gibi Ar-Ge ve teknoloji yoğun çalışan firmalara önemli katkılar sağlayacaktır. (Dünya Gazetesi)
BENZER HABERLER